Wednesday, January 19, 2011

İran Karabağ Sorunu'nda Neden Ermenistan'ın Yanında?


İslam ve Şiilik, İran güvenlik ve dış politik algılamasında önemli bir yer tutmaktadır. Ancak bu olgunun tanımı, amacı ve sınırları daha doğru tanımlanmazsa bizi yanlış yere götürebilir. Başka bir ifadeyle, İran’ın dış politikasını sadece din ve mezhebe indirgeyerek yorumlamak ciddi bir hata olur. İslam dünyasının liderliğini iddia eden İran’ın; Keşmir, Çeçenistan ve Karabağ konularında bu iddiadan çok uzak davrandığı gözükmektedir. Çoğunluğunu Şiilerin oluşturduğu Azerbaycan ile Ermenistan arasındaki Karabağ sorununda İran’ın yıllardır sergilediği tutumu incelemenin özel bir yere sahip olduğunu söyleyebiliriz.
İran, Dağlık Karabağ sorununu millî güvenliğini tehdit eden unsurlar arasında değerlendirmektedir. Bu nedenle ilk olarak Azerbaycan-Ermenistan ihtilafının sıcak bir çatışmaya dönüşmesini istememektedir. Bunun birinci nedeni, sorunun İran’a komşu iki ülke arasında cereyan etmesidir. Nitekim 1993’te İran sınırı yakınlarında gerçekleşen çatışma, sığınmacı akınıyla karşılaşma korkusu veya yabancı güçlerin muhtemel askerî müdahalesi gibi nedenlerle İran’ı kaygılandırmıştır. İkincisi, çatışmalar sırasında İran’ın Azerbaycan’ı desteklememesi, İran toplumunda özellikle Azerbaycan Türklerini rahatsız etmiş, Dağlık Karabağ sorunu milliyetçi duygusal bir zemin oluşturmuş, İran’daki Azerbaycanlı öğrencilerin, şairlerin ve aydınların birinci söylemi haline gelmiş ve bu doğrultuda Tebriz ve Tahran’da “İran’ın Ermeni yanlısı” politikalarını protesto eden gösteriler düzenlenmiştir.


İran’ın Karabağ sorunu karşısında çelişkili söylem ve tutum içinde olduğu görülmüştür. Bir yandan Karabağ bölgesinin Azerbaycan toprak bütünlüğü içinde olduğunu açıklarken, diğer yandan buradaki çatışmaya Dağlık Karabağ’da yaşayan Ermeniler ile Azerbaycan devletinin savaşı görünümü verme eğilimi içinde olmuştur. Bu açıdan bakıldığında sorun Azerbaycan-Ermenistan çatışmasından ziyade Karabağ’ın iç meselesi ve Ermenistan da, sadece Dağlık Karabağ’da yaşayan Ermenileri destekleyen ülke olarak görmüştür. Diğer taraftan, genelde Ermenistan-Azerbaycan Savaşı’nı Ermeni-Müslüman savaşı olarak tanımlamaktan mümkün olduğunca kaçınmış ve bu çatışmayı etnik bir çatışma olarak nitelendirmeye çalışmıştır. Ancak, zaman zaman İranlı yetkililerinin bölgedeki “Müslüman halktan” söz ettikleri de görülmüştür. Örneğin, Haziran 1993’te Tebriz’deki bir gösteride halka seslenen İran dinî lideri Hamaney, “Ermenistan Devleti ve Karabağ Ermenileri bölgedeki Müslümanlara zulüm uygulamaktadır” demiştir. İran liderinin Karabağ Ermenilerini Ermenistan’dan ayrı biçimde nitelemesi ise dikkat çekicidir.


İran, resmî söyleminde Karabağ’ın Azerbaycan’ın tarihî bir toprağı, parçası olduğunu belirtmesine karşın, pratikte bu sorunun çatışmaya dönüşmeden mevcut haliyle sürmesinden yana olduğu görülmektedir. Zira bu sorunun çözümsüz kalması, İran için bir taraftan Azerbaycan’ı zayıflatmaya yarayan, diğer taraftan da İran’a yakınlaşmasını sağlayan bir fırsat alanı sunmaktadır. Bu sebeple Azerbaycan Cumhuriyeti, İran’ın Ermenistan-Karabağ çatışmasındaki tutumundan kuşku duymaktadır.


İran’ın Ermenistan’a belirgin bir hoşgörü içinde olduğunu söyleyebiliriz. İran, Karabağ’da Ermeniler tarafından harabe haline getirilen Şii cami ve türbeler konusunda sessiz kalmış, herhangi bir açıklama yapmamıştır. İran’ın “Şii dünyasının liderliği” iddiasıyla çelişen bu tavrı ülke içinde hem Azerbaycan Türkleri hem de bazı dindar kesim tarafından ciddi şekilde eleştirilmiştir. İran’ın Ermenistan’a gösterdiği hoşgörünün en önemli göstergelerinden biri de İran’ın sonuçsuz kalan arabuluculuk girişimleridir. İran’ın diplomatik çabaları sonucu Azerbaycan ve Ermenistan Tahran’da bir ateşkes imzalamışlardır. Bu anlaşmanın üzerinden çok geçmeden Şuşa, Mayıs 1992 yılında Ermeniler tarafından işgal edildi.  Ermenilerin bu hareketi, İran’ı ciddi şekilde zor durumda bıraktı. Bir taraftan arabuluculuk arayışları son bulurken, diğer taraftan da Ermenistan’ı desteklemekle suçlandı. Şuşa’nın işgali, İran’ın özellikle Azerbaycan Türklerinin gözünde güvenirliliğine ciddi zarar verdi. İran bu olayda Ermenistan’ı suçlamak yerine, Batılıları ve Azerbaycan’ı suçladı.


İran’ın Karabağ siyasetini, Ermenistan ile olan ilişkilerini anlamadan yorumlamak imkânsızdır. Ermenistan, İran’ın Kafkasya politikasında bir kaldıraç işlevi görmektedir. Ermenistan’ın Azerbaycan’la gergin ilişkisi, Azerbaycan’ın büyümesini ve İran’daki Türkler için bir çekim merkezi olmasını engellemektedir. Ayrıca Azerbaycan-Ermenistan çatışması, her iki devleti İran’a doğru itmektedir. İkinci boyut, Ermenistan’ın İran açısından Batı’ya karşı Rusya safında tutulması gereken bir ülke olması konusudur. İran, Ermenistan’ın Rusya’dan ayrılıp Batı’nın “güdümüne” geçmesini istememektedir. Başka bir ifadeyle İran, Ermenistan’ın Rusya’dan kopup Batı’ya yaklaşmasından endişe duymakta ve bunu engellemek için kendisi de Ermenistan’ı destekleyerek onu rahatlatmak istemektedir. Bir taraftan İran, Ermenistan’ı, Türkiye’nin Kafkasya’daki etkinliğini sınırlandırmanın araçlarından biri olarak görürken, diğer taraftan da Avrupa ve ABD’deki Ermeni diasporasının küresel politikalara müdahil olarak kendisine bazı kapılar açabileceğini düşünmektedir.
Kaynaq

No comments:

Post a Comment